Türkiye gerek konumu gerekse de stratejik önemi açısından dünyanın en mümtaz ve müstesna ülkelerinden biridir. Bulunduğu jeopolitik zemin, dünya dengesi açısından kritik yer işgal etmektedir. Bu hayati ölçütlerin yanına Türkiye’nin büyük bir imparatorluğun varisi olarak konumlandığı gerçeğini de koyduğumuzda siyasi olguların ötesinde imparatorluk sınırları kadar geniş bir algı coğrafyasına izdüşümü olduğu bilinmektedir.
Balkanlar, Kafkaslar, Türkistan coğrafyası, Ortadoğu ve Akdeniz sahası Türkiye’nin gözünü kapayacağı, kendisini bölgesel sorunlardan azade göreceği, sorumsuz bir yaklaşımla hareket edeceği bir durum değildir. Türkiye, bölgesinde yanan her ateşten, her çatışmadan, her sorun ve hadiseden doğrudan veya dolaylı etkilenen en başülkelerden biridir. Ortadoğu’da yıllardır süren iç savaş ve istikrarsızlıklar, bölge devletlerinin birbirleriyle yaşadıkları çatışmalar, gerginlikler en nihai kerte de Türkiye’yi etkilemekte; sosyal, siyasi ve askeri neticelerin paydaşı haline getirmektedir.
Bunun yanında Türkiye’nin tarihi sicili, devlet tecrübesi, sosyal ve siyasi başarısı ile büyük coğrafyalara hükmetmesi, mevcut halinin devamında da büyük idealler ve hedefler ışığında büyümesi dünya düzenini kurgulayanların merceğine takılmakta, dâhili ve harici saldırılar ve tertipler ile Türkiye’nin bu yolculuğu sekteye uğratılmaya çalışılmaktadır.
Kıymetli Okurlar!
İçimizde yaşadığımız sorunların, ekonomik sıkıntıların, sosyal ve siyasi dalgalanmaların, millet ve memleket hesabına takındığımız tavır ve düşüncelerin muhtelif parçalara taksim olması gayet tabii ve olması gereken bir sürecin kendisidir. Fakat meselenin dahili değil harici kısmına geldiğimizde ülkemizin alacağı pozisyon ve aksiyonda Türk milletinin tarihi siciline yakışır bir tavır göstermek, devlet ve millet öncelikli düşünmek ve hareket etmek, asgari müştereklerde buluşup dahildeki meseleleri bu alana karıştırmamak vakar ve haysiyetini göstermek zorunda olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Anadolu’da yokluk ve sefalet içinde, dahili ve harici bedhahların elinde, işgale uğramış bir vatandan, izmihlaline ramak kalmış bir devletten istiklal ve istikbal destanı yaratmış Türk milletinin bu azim ve başarısının en önemli sebebi müşterek değerlerde birleşip, iç sorunlarını bir süreliğine rafa kaldırması ve millet olma hassasını hatırlayarak hareket etmesidir. Bugün ve yarın da aynı şekilde veya farklı suretlerde ülkemize yönelecek her türlü tehdit, saldırı ve müdahalede başvuracağımız adres yüz yıl önce kuşandığımız milli kimlik ve manevi şahsiyetimizdir. Ne yapacağımız hangi koordinatlar üzerinde bulunacağımız tarihi sicilimizde mevcuttur.
Değerli Okurlar!
Bölgesi ateş altında yanan cennet vatanımız adeta parlayan bir güneş gibi karanlıkları yarmakta, sosyal ve beşeri yapısı başta olmak üzere devleti ve milletiyle bu zor ve netameli coğrafyada yaşamanın, ayakta kalmanın, güçlü olmanın en müstesna timsalini göstermektedir. İnanç temelli yaşanan tefrikalar, etnik ayrılıklar, demografik farklılıklar, egemen güçlerin altında aparat terör örgütleri ile yaşanan güvensizlik, eğitim ve adalet sistemleri çökmüş kurumlar ile etrafı adeta mezbeleliği andırmaktadır. Türkiye ağır şartlara, kendi iç bünyesinde yıllardır mücadele ettiği bölücü ve ayrılıkçı unsurlara, dağınık ve yoğun göç sonrası keşmekeşe dönen demografik yapısına, doğal afetler, siyasi, sosyal, ekonomik buhranlara rağmen bir vakar kürsüsü gibi ayaktadır. Dündar Taşer merhumun ifade buyurduğu gibi devlet ve millet önceliklerimiz şartlara ve zamana göre değişebilir. Bazen millet öncelikli siyaset bazen de devlet öncelikli politikalar güdülür. Ağır savaş tehdidi ve bölgesel çatışmaların hakim olduğu zamanlarda devlet milletin huzur, güvenlik ve hayat çadırı, geleceğe yürüyüşünün en temel sigortası halini alır.
Bölgemiz kaynıyor. Her yanımız mazlum ve masum insan çığlıkları ile yankılanıyor. Bu ateşin nihai hedefi, varmak istediği zemin Anadolu’dur. Bu coğrafyada bütün hesaplar Türkiye’nin aleyhine yapılır. Birileri için Türkiye ne köküne su verilen bir çiçek ne de budanıp kurmaya terk edilecek bir fidandır. Onlar nezdinde Türkiye ne uzayıp ne kısalacak hep yerinde sayması gereken bir ülkedir. Bunun içinde dahili ve harici sorunların hiç eksilmediği bir cenderenin merkezinde bulunmaktadır.
Etrafımızda olan biteni takip ederken merkez önceliğimiz Türkiye’dir. Başka Türkiye’nin olmadığı hakikatidir. Bizim göç edeceğimiz, terk edeceğimiz, sığınacağımız başka bir ülkemiz yoktur. Her şey bir tarafa vatanın birlik ve beraberliği, devlet bölünmez bütünlüğü diğer tarafadır. Onun için zor zamanlarda ceketimizdeki tek rozet ay yıldızdır. Ruhumuz ise hemen herkeste Kuvayı Milliyedir. Sert dalgalar yumuşadığında, fırtına dindiğinde, yakın tehdit ve tehlikeler bitip her şey normale döndüğünde herkesin eteğindeki taşları dökmesi elbette hakkıdır.
Şahsi hırslarımız, ikbal ve istikbal kaygılarımızın memleket sevdasının önüne geçmediği güzel günlere…
Balkanlar, Kafkaslar, Türkistan coğrafyası, Ortadoğu ve Akdeniz sahası Türkiye’nin gözünü kapayacağı, kendisini bölgesel sorunlardan azade göreceği, sorumsuz bir yaklaşımla hareket edeceği bir durum değildir. Türkiye, bölgesinde yanan her ateşten, her çatışmadan, her sorun ve hadiseden doğrudan veya dolaylı etkilenen en başülkelerden biridir. Ortadoğu’da yıllardır süren iç savaş ve istikrarsızlıklar, bölge devletlerinin birbirleriyle yaşadıkları çatışmalar, gerginlikler en nihai kerte de Türkiye’yi etkilemekte; sosyal, siyasi ve askeri neticelerin paydaşı haline getirmektedir.
Bunun yanında Türkiye’nin tarihi sicili, devlet tecrübesi, sosyal ve siyasi başarısı ile büyük coğrafyalara hükmetmesi, mevcut halinin devamında da büyük idealler ve hedefler ışığında büyümesi dünya düzenini kurgulayanların merceğine takılmakta, dâhili ve harici saldırılar ve tertipler ile Türkiye’nin bu yolculuğu sekteye uğratılmaya çalışılmaktadır.
Kıymetli Okurlar!
İçimizde yaşadığımız sorunların, ekonomik sıkıntıların, sosyal ve siyasi dalgalanmaların, millet ve memleket hesabına takındığımız tavır ve düşüncelerin muhtelif parçalara taksim olması gayet tabii ve olması gereken bir sürecin kendisidir. Fakat meselenin dahili değil harici kısmına geldiğimizde ülkemizin alacağı pozisyon ve aksiyonda Türk milletinin tarihi siciline yakışır bir tavır göstermek, devlet ve millet öncelikli düşünmek ve hareket etmek, asgari müştereklerde buluşup dahildeki meseleleri bu alana karıştırmamak vakar ve haysiyetini göstermek zorunda olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Anadolu’da yokluk ve sefalet içinde, dahili ve harici bedhahların elinde, işgale uğramış bir vatandan, izmihlaline ramak kalmış bir devletten istiklal ve istikbal destanı yaratmış Türk milletinin bu azim ve başarısının en önemli sebebi müşterek değerlerde birleşip, iç sorunlarını bir süreliğine rafa kaldırması ve millet olma hassasını hatırlayarak hareket etmesidir. Bugün ve yarın da aynı şekilde veya farklı suretlerde ülkemize yönelecek her türlü tehdit, saldırı ve müdahalede başvuracağımız adres yüz yıl önce kuşandığımız milli kimlik ve manevi şahsiyetimizdir. Ne yapacağımız hangi koordinatlar üzerinde bulunacağımız tarihi sicilimizde mevcuttur.
Değerli Okurlar!
Bölgesi ateş altında yanan cennet vatanımız adeta parlayan bir güneş gibi karanlıkları yarmakta, sosyal ve beşeri yapısı başta olmak üzere devleti ve milletiyle bu zor ve netameli coğrafyada yaşamanın, ayakta kalmanın, güçlü olmanın en müstesna timsalini göstermektedir. İnanç temelli yaşanan tefrikalar, etnik ayrılıklar, demografik farklılıklar, egemen güçlerin altında aparat terör örgütleri ile yaşanan güvensizlik, eğitim ve adalet sistemleri çökmüş kurumlar ile etrafı adeta mezbeleliği andırmaktadır. Türkiye ağır şartlara, kendi iç bünyesinde yıllardır mücadele ettiği bölücü ve ayrılıkçı unsurlara, dağınık ve yoğun göç sonrası keşmekeşe dönen demografik yapısına, doğal afetler, siyasi, sosyal, ekonomik buhranlara rağmen bir vakar kürsüsü gibi ayaktadır. Dündar Taşer merhumun ifade buyurduğu gibi devlet ve millet önceliklerimiz şartlara ve zamana göre değişebilir. Bazen millet öncelikli siyaset bazen de devlet öncelikli politikalar güdülür. Ağır savaş tehdidi ve bölgesel çatışmaların hakim olduğu zamanlarda devlet milletin huzur, güvenlik ve hayat çadırı, geleceğe yürüyüşünün en temel sigortası halini alır.
Bölgemiz kaynıyor. Her yanımız mazlum ve masum insan çığlıkları ile yankılanıyor. Bu ateşin nihai hedefi, varmak istediği zemin Anadolu’dur. Bu coğrafyada bütün hesaplar Türkiye’nin aleyhine yapılır. Birileri için Türkiye ne köküne su verilen bir çiçek ne de budanıp kurmaya terk edilecek bir fidandır. Onlar nezdinde Türkiye ne uzayıp ne kısalacak hep yerinde sayması gereken bir ülkedir. Bunun içinde dahili ve harici sorunların hiç eksilmediği bir cenderenin merkezinde bulunmaktadır.
Etrafımızda olan biteni takip ederken merkez önceliğimiz Türkiye’dir. Başka Türkiye’nin olmadığı hakikatidir. Bizim göç edeceğimiz, terk edeceğimiz, sığınacağımız başka bir ülkemiz yoktur. Her şey bir tarafa vatanın birlik ve beraberliği, devlet bölünmez bütünlüğü diğer tarafadır. Onun için zor zamanlarda ceketimizdeki tek rozet ay yıldızdır. Ruhumuz ise hemen herkeste Kuvayı Milliyedir. Sert dalgalar yumuşadığında, fırtına dindiğinde, yakın tehdit ve tehlikeler bitip her şey normale döndüğünde herkesin eteğindeki taşları dökmesi elbette hakkıdır.
Şahsi hırslarımız, ikbal ve istikbal kaygılarımızın memleket sevdasının önüne geçmediği güzel günlere…
YORUMLAR